
Kelly Ana Morey, Becky Manawatu’nun merakla beklenen ikinci romanı olan Yılan Baığı Avı’nın devamı Bataklık’ı değerlendiriyor ve Manawatu’nun yazımının güzelliği ve büyüleyici karakterleri karşısında etkilendiğini söylüyor.
Ülkede Becky Manawatu’nun sevilen ilk romanı Yılan Balığı Avı’nı okumamış tek kişi muhtemelen ben kaldığım için, Yılan Balığı Avı’nın hem önsözü hem de devamı olan ikinci romanı Bataklık kendi başına ayakta durmalıydı. Neyse ki çoğunlukla öyle, yazımın kalitesi ve Manawatu’nun karakterlerinin ilgi çekici doğası böyle.
Roman, açıkçası, Yılan Balığı Avı’nda yer alan ancak ana karakterden ziyade yardımcı karakter olarak yer alan isimsiz karakter Kataraina etrafında dönüyor. İkizler Toko ve Aroha’nın küçük kız kardeşi ve Yılan Balığı Avı’nı ‘da Ārama’nın whāngai’si olan Kat’in hikayesi, okuyucuya yavaş yavaş açıklanan seçimlerinin çoğu ona pek de hizmet etmese de birçok yönden tamamen anlaşılabilir olan seçimleriyle kalbinizi biraz kıran bir hikaye. Ancak sizi tekrar tekrar kalbinizden bıçaklamak Manawatu’nun güçlü yanı ve bunu çok iyi yapıyor. Romanın merkezi dayanak noktası, çoğunlukla ‘önce’ ve ‘sonra’ olan ‘kız adamı vurdu’ varyasyonudur ve bu varyasyon çoğu bölümü açıklar ve her birinin zaman dilimini belirler. Bunun içinde Kat’in kendisinin dört farklı varyasyonu vardır: Kat, Mess-Kat, komadayken geçen Swamp-Kat ve City-Kat. Sonra 2020’de Kat’in Stuart ile yaşadığı evin yanındaki bataklıkta çalışan araştırma ekibi var ve Stuart’ın kadın öncülünü ve onun üzücü kaderini takip eden iki başka anlatı dizisi ve Te Au ailesinden bir başkasının ‘kendi endüstriyel aletiyle’ bir adamı öldürmesi var.
Söylemek yersiz, çok fazla şey oluyor ve hangisinin her zaman kötü olduğundan emin değilim. Özellikle de bu kadar efsanevi, neredeyse antik ve başka bir dünyadan hissi veren bir romanda, kararlar siyah ve beyaz olmak zorunda değil. Bu, romanın merkezinde yer alan bataklık tarafından destekleniyor, çünkü o sadece bir mekan olarak değil, aynı zamanda bir baş karakter anlatıda. Stuart’ın ailesinin yıllar boyunca onu kurutma ve ekilebilir bir tarım arazisine dönüştürme girişimlerine rağmen, bataklık direnir ve her seferinde zafer elde eder. Hala orada, neredeyse yaşam desteğinde, ta ki ‘kız adamı vurana’ kadar, intikamla geri dönene kadar. Neredeyse bir lanet kalkmış gibi.
Romanda neredeyse sürekli bir şiddet parıltısı var; sonuçta bir dizi cinayet ve aile içi şiddet söz konusu. Ancak, hiçbir zaman kültürel bir başarısızlık veya kimlik problemi gibi sunulmayan bir durum var. Bu, bireyin kusurlarına dayanıyor ve Manawatu bunu büyük bir incelikle ele alıyor; kadınların ve çocukların dikkatlice etrafta dolaşma yollarını, hayatlarındaki erkekleri ve öfkelerini ve hayal kırıklıklarını yatıştırmaya çalışmalarını gösteriyor. Bu, özellikle bir Maori rahatsızlığı değil, aile içi şiddet renk görmez, sadece Manawatu’nun karakterlerinin Maori olması ve roman boyunca aile içi şiddetin ele alınışı Manawatu’nun duygusal zekasının göstergesi.
Bana göre Bataklık’ın gerçek zaferi Manawatu’nun edebiliği ve yoğun lirik yazımıdır. Bataklık ve genel olarak whenua tasvirleri, dilinin şiirinin gerçekten parladığı yerdir. Çok okuduğunu ve kelimeleri sevdiğini söyleyebilirsiniz. Bu, anlatısal olarak basit ve doğrusal bir şekilde net bir hikaye anlatan, az ve çok başarılı derecelerde roman üreten bir yayın ortamında küçük bir şey değildir. Ama Manawatu öyle değil. O, özellikle yapısal olarak bundan çok daha hırslı bir yazar çünkü zaman doğrusal bir kavram değildir, bu yüzden roman birden fazla anlatı ipliği boyunca ileri geri hareket eder ve bu türü yüzden seviyorum. Çünkü bir okuyucu olarak merak duymak ve meydan okumak istiyorum.Bakalık ile ilgili tek gerçek zorluğum, adamı vuran kızın kim olduğuydu. Çünkü ‘kız’ dışında bir kimliği belirtilmemiş ve romanın bağlamında bir polis soruşturması veya yargılama gibi sonuçlar yok, bu yüzden tam olarak çözemedim. Bu olay örgüsü noktasının Yılan Balığı Avı’nı ‘da ortaya çıkmasının mantıksız olmadığını düşünerek Bataklık için yazılmış birkaç erken incelemeyi okudum ve bunun gerçekten de böyle olduğunu keşfettim. Ve dürüst olmak gerekirse, şaşırdım çünkü Beth, ironik bir şekilde romanın tamamında ‘kız’ olarak büyük harflerle yazılmış olmasına rağmen Bataklık’da adlandırılmış bir karakter olarak neredeyse hiç yer almıyor. Benim için bu sorunlu oldu ve bunun romanın temel kavramının bir parçası olduğunu takdir etsem de, Yılan Balığı Avı’nı ‘nın olay örgüsü veya karakter desteği sağlaması gerekmeden kendi başına ayakta durması gerekiyor . Küçük bir itiraz olabilir ama Bataklık ile ilk kez masaya oturan bir okuyucu için ‘kız’ın kimliğinin ortaya çıkmaması çok zor olabilir, özellikle de romanın tamamı Stuart’ı vurması etrafında yapılandırılmışken, şükürler olsun ki romanın başından itibaren ‘adam’ olarak adlandırılmış. Bunun dışında, geleneksel veya sıradan olmayı reddeden bir roman okumak nadir bir zevkti.
İnceleme: Bataklık
Becky Manawatu
Türkçesi: Ezgi Kezban Çolak
Yazan: Kelly Ana Morey
Türkçesi: Aleyna Sarıkaya
