Aşkın Patolojisi

Orijinal fiyat: 154.00₺.Şu andaki fiyat: 115.50₺.

“Peki sen kimin zihninden çıkıp geleceksin? İkimiz de ölmüş olursak, ne kalacak geriye?”

Yazar Hakkında

1991 yılının Ocak ayında Bursa’da doğdu. Amatör tiyatro çalışmaları ile birlikte üniversiteye başladığı yıla kadar birçok yerel kısa hikâye yarışmasında dereceler aldı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde tam burslu psikoloji bölümünü kazandı ve İstanbul’a yerleşti. Lisans eğitimi boyunca kısa hikâyelerine ve uzun metraj senaryo yazım çalışmalarına devam etti. Ayrıca aldığı sahne ve kamera önü oyunculuğu eğitimleri ile oyunculuk tutkusunun da peşinden gitti. Çevre Tiyatrosu (Semaver Kumpanya) bünyesinde hocaları Sabahattin Yakut, Volkan Sarıöz, Sarp Aydınoğlu ve Mustafa Kırantepe ile yoğun bir hazırlık dönemine girerek Bahçeşehir Üniversitesi İleri Oyunculuk Yüksek Lisans Programı’na girmeye hak kazandı. Ali Düşenkalkar, Devrim Yakut ve Cihan Yöntem gibi isimlerden sahne ve oyunculuk dersleri aldı. Oyunculuğa adım attığı andan itibaren birçok reklam filminde rol aldı. Ayrıca senaryo ve karakter çalışmalarında kendisini beslediğini düşündüğü psikoloji eğitimine, Klinik Psikoloji yüksek lisans programını başarıyla bitirerek devam etti. Oyunculuk kariyerini Baraj, Alparslan Büyük Selçuklu ve Gibi dizilerindeki rolleriyle sürdürdü. Şu anda Kan Çiçekleri dizisindeki Cevdet Demir karakteri ile oyunculuk kariyerine devam ediyor.

“Peki sen kimin zihninden çıkıp geleceksin? İkimiz de ölmüş olursak, ne kalacak geriye?”

“…Kalbimi kaburgamın dışına almışlar ve derimin altından çıktı çıkacak, ellerimle tutuyorum fırlamasın diye. Ne zaman bir köseyi dönsem, bir sonraki ara sokağa girdiğini, Seda’nın uçuşan upuzun kestane saçlarından anlıyorum. Yüzünü hiç göremiyorum ve saçları hiç olmadığı kadar uzun. Her gözden kayboluşunda, kokusu geliyor saçlarının ve ne kadar hızlanmaya çalışırsam çalışayım kalbim izin vermiyor. Biraz olsun hızlanabilsem de ona yaklaşamıyorum bile. Sonsuz bir döngü gibi tekrar ediyor bu mücadele. Çaresizliği bedenimin bir uzvu gibi hissetmeyi bu rüyalarda öğrendim. Uçsuz bucaksız sokaklar ve hep aynı yetişememe hâli…”

 

Sayfa Sayısı: 96

Ebat: 12,5×19,5 cm

Ağırlık: 80 gr.

ISBN: 978-625-8309-84-3

Basım Yılı: 2023

Değerlendirmeler

Henüz değerlendirme yapılmadı.

“Aşkın Patolojisi” için yorum yapan ilk kişi siz olun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yakında Ayrıkotu Kitap etiketiyle çıkacak Aşkın Patolojisi sizin ilk romanınız olacak. Yazmayla ilişkiniz nasıl böyle bir yola evrildi? Şimdiye kadar neden yazdıklarınızla hiç karşılaşmadık?

 Aslında kendimi bildim bileli hep söylediğim bir şey vardır: “Konuşmaktan ziyade, kendimi yazarak çok daha iyi ifade edebiliyorum.” Bu elbette ki kendi kendime bir övgü değil, tamamen hissiyat ve huzur bulma meselesi. Yazdıkça rahatlayan, sınırlarını genişleten, yaralarını saran ve iyileşen bir yapıya sahibim. Şimdiye kadar sürekli yazdım, karaladım ama hep kendime sakladım. Çünkü yazmak benim için en güvenli alan ve amacım hiçbir zaman o alanın kapılarını başkalarına açmak olmadı. Kısa öyküler ve denemelerle başlayan sürecim, sonrasında senaryo yazımı ve fikir geliştirme yönünde ilerledi. Fakat zamanla bir ihtiyaç ya da yoksunluk hasıl oldu içimde. Yıllardır profesyonel olarak oyunculuk yapıyorum ve o mesleğimin en büyük motivasyonlarından biri yazdıklarım için de işlemeye başladı: öteki olana dokunmak! bir başkasının ruhuna, içindeki umuda ve sevgiye ya da kalbindeki o siyah noktaya dokunmak… Yalan yok, şimdiye kadar hep kendi kendimin okuru, eleştirmeni, jürisi olduğum için son derece korkarak böyle bir adım attığımı da eklemem lazım. Editörüm, ergenlik dönemimde okuduğum Taş Uykusu kitabı sayesinde yazmanın bir yol olduğunu zihnime işleyen akıl hocam Aslı Tohumcu ile yollarım kesişti ve onun aşıladığı cesaretle bindim bir alamete gidiyorum kıyamete.

Peki o güvenli alandan çıkmak nasıl bir his? Sözlerinize bakınca sizin kaleminizden okuyacaklarımız Aşkın Patolojisi ile sınırlı kalmayacak gibi.

 Dizlerim titriyor! Yüksek bir kaygı hissettiğimi söyleyebilirim ama konfor alanlarından çıkmak her zaman bunu gerektirir. Üstelik kulağa çok olumsuz gelse de aslında o kadar da kötü değil. Kaygı yakıtım olmaya başlıyor âdeta ve evet, umuyorum ki Aşkın Patolojisi güzel bir başlangıç olacak. Heybemde ne varsa paylaşmaya devam edeceğim. Bu konuda gerçekten kararlıyım.

Aşkın Patolojisi’ni tek bir cümleyle tanımlamak isterseniz ne söylerdiniz?

 Hap niyetine, yut ve sindir. Çok seviyorum bu cümleyi. Peki nedir meali? Kısaca şöyle izah edeyim. Aşkın Patolojisi kısa bir roman. Bu tür eserler yurt dışında “novella” diye tanımlanır. Türkiye’de de çok güzel örnekleri var fakat bu ifade pek yaygın değil, genel olarak “novel” yani roman olarak tanımlanıyor. Naçizane fikrimi sorarsanız “novella” ifadesini ben de pek sevmem, tercih etmiyorum. Sayfa sayısı daha az diye farklı bir kategoriye indirgenmesi bana doğru gelmiyor. Zira, romanın büyüklüğünü sayfa sayısı değil, sonunda okuyucuda bıraktığı izler belirler.

Oyuncu olduğunuzu yaptığınız işlerden biliyoruz. Aynı zamanda uzman klinik psikologsunuz. Matruşka misali açtıkça içinizden başka bir şey çıkıyor.

 Bir koltuğa iki karpuz sığmaz zihniyetini oldum olası sevemedim. Her zaman birden fazla şeyi sevemez miyim, yapamaz mıyım, neden sınırlanmak zorundayım diye sorardım lise çağlarında. Bu iki karpuz üç karpuz meselesi tamamen sosyolojik bir durum. Hayatımda asla uygulamayacağıma yemin ettiğim bir şey. Tek bir kuralım var, ne yapıyorsan yap ama iyi yap. Psikoloji okudum ve klinik psikoloji yüksek lisansını bitirip uzmanlığımı aldım. İnsanla ilişkili… Oyunculuğa her zaman merak ve arzu duydum. Peşinden gittim, kendimi geliştirdim ve geliştirmeye devam ediyorum. Birçok karaktere/insana bürünerek profesyonel anlamda 10 senedir o sektördeyim. Bu mesleğim de insanla ilişkili… Aşkın Patolojisi ile naçizane yazarlık kariyerim de başlıyor Ayrıkotu Kitap ile birlikte. Yazmak ve insanlara dokunabilmek, yine insanla ilişkili… Farkındaysanız üç meslek de birbirleriyle kesişme noktaları olan, birbirlerini etkileyebilen alanlar. Sanırım kısa ve öz olarak, ben “insan” seviyorum…

Sizin için yazmanın, üretmenin kaynağı nedir? Genelde insanlar üretim sürecini sancılı, üretme cüretini tetikleyeni ise acıyla tanımlamaya meyilli. Siz ne düşünüyorsunuz?

 Üretme cüretinin kesinlikle acıyla bir ilişkisi var gibi ama bu düşüncenin tez zamanda silinip gitmesini, unutulmasını ve hatta çürütülmesini diliyorum. Mutluluktan, aşktan, huzurdan, dertsizlikten yazalım ve okuyalım isterim açıkçası. Üretim sürecinin sancılı ya da zor olduğu konusunda ise, o kısmı çoktan kabullendim ben.

Patoloji ve aşk… Aşkın Patolojisi bize ne anlatacak?

 Bu sorunun cevabı sayfalar sürer benim nezdimde. Kısaca özetlemeye çalışayım. Aşkın Patolojisi bizi Metin’le tanıştıracak ve onun sayesinde kendinle hesaplaşmanın, her şeyden önce kendine dürüst kalabilmenin değerini, yas dediğimiz sürecin ne kadar katmanlı ve kitaplarda yazıldığının aksine matematiğinin ne kadar karmaşık, sahibine has olduğunu, gerçeklik dediğimiz şeyin o kadar da matah bir şey olmadığını sorgulayacağız. Daha önce de belirttiğim gibi, bir hap gibi yutup sonrasında sindirecek okuyucu. Aşkın Patolojisi kendisine yalan söylemeyenlerin ödülü, söyleyenlerin de panzehiri olacak. Naçizane…

Son olarak söylemek istediğiniz, eklemek istediğiniz bir şey var mı okuyucularımız için?

 Tanışmak için sabırsızlanıyorum. Sanırım söyleyebileceğim başka bir şey yok. Çünkü bu cümle benim için yüzlerce sayfaya eşdeğer. Sevgiler…

Bunları da sevebilirsin