Dertten, yaradan, sevgiden belki de kendinden kaçmak için yönünü kaybetmen gerekir; bir yön bulabilmek için. Her seferinde başka bir yol bulma çabası ile çıktığımız yolda değişmeyen tek şey arayışın kendisi.
Orijinal fiyat: 140.00₺.105.00₺Şu andaki fiyat: 105.00₺.
Dertten, yaradan, sevgiden belki de kendinden kaçmak için yönünü kaybetmen gerekir; bir yön bulabilmek için. Her seferinde başka bir yol bulma çabası ile çıktığımız yolda değişmeyen tek şey arayışın kendisi.
Aralık 1971’de Balıkesir’de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Türk dili ve edebiyatı okudu. 1994’te, üniversiteden mezun olduktan sonra, özel bir kurumda öğretmenliğe başladı. 1997’de Türk Silahlı Kuvvetlerine intisap ederek öğretmenlik ve askerliği birleştirdi. Sırasıyla Işıklar Askerî Lisesi, Maltepe Askerî Lisesi, Kuleli Askerî Lisesi, Kara Kuvvetleri Kara Lisan Okulu Komutanlığı ve Millî Savunma Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Kurslar Müdürlüğünde görev yaptı. Fotoğrafçılık alanında çeşitli eğitimler aldı ve karma sergilere katıldı. Uzun ve kısa öykülerinden bazıları dijital ve basılı edebiyat dergilerinde yayımlandı. 2023’te Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan Erdal Taşkın, evli ve iki çocuk babasıdır.
Kitapları: Beni Burada Arama, Yokum (Ayrıkotu Kitap, 2022).
Arka Kapak
“Hepimiz aynı oynatıcının kuklalarıyız.” derdi. Bir gün yine böyle dedikten sonra, “Bazen iplerimizden de kurtulmalıyız.” diyerek gördüğünüz terzi makasıyla omuzlarındaki hayali ipleri kesti…
Dertten, tasadan, yaradan kaçar da -olur ya- sevgiden, dostluktan kaçmaz mı insan? Bazen kendinden de kaçası tutar insanın. Her kaçış, bir arayıştır aslında. Her arayış ise kendine yeni bir yol bulabilme ümidi.
Beni Burada Arama, Yokum öykülerinin her biri, sizi gündelik hayatın basit, sıradan, dokunaklı yanlarına; muzip, absürt ve gizemli tiplerine; sevgi ve masumiyetin şeffaf bir siper olduğu dünyasına götürerek arayışınıza eşlik ediyor.
Erdal Taşkın; öykülerin arasında gezinirken kendinizle karşılaşacağınız yaşamın şaşırtıcı ve düşündürücü anlarını, yolculuğunuzda rast geleceğiniz kahramanların büyülü fısıltılarını içten bir dil evreninde bir araya getirerek yalın ve etkileyici bir eser ortaya koyuyor.
Sayfa Sayısı: 128
Ebat: 12,5×19,5
Ağırlık: 116 gr.
ISBN: 978-625-8309-14-0
Basım Yılı: 2022
1) Yazmak bir nevi tiryakilik, alışkanlıktır. Sizin öykü yazma tiryakiliğiniz ne zaman başladı?
Öğrencilik yıllarımda başlayan kâğıt, kalemle olan mesaim meslek hayatımda artarak devam etti. Ancak şöyle bir geriye dönüp baktığımda yazdıklarım arasında öykünün yok denecek kadar az yer aldığını görüyorum. Bu süreçte okuduğum ya da dinlediğim öyküleri -sanırım mesleğimin de etkisiyle- bir başkasına anlatmak, yazmanın hep önünde yer aldı, ta ki 2016’ya gelene kadar. Babam -öykü ve roman türlerinden birini kastederek- “Bir şeyler yazsana.” demeseydi “Ben bunların hiçbirini yazmazdım.” dediğim öykülerimi altı yıl önce yazmaya başladım. Öykülerimin okuyucusunu bulma serüvenine tanık oldukça öykü yazmak, anlatmanın önüne geçti zamanla.
2) “Doktor Gong” adlı öykünüzün gizli kahramanı “zaman”. Bu öykünün zaman mefhumu üzerinden ilerlemesinin özel bir nedeni var mı? Zamanın sizdeki karşılığı nedir?
Doktor Gong’un zaman mefhumu üzerinden ilerlemesinin özel bir nedeninden çok, evrensel bir nedeni var aslında. Hangi coğrafyaya veya hangi döneme bakarsanız bakın, zaman mefhumu üzerine düşünen, üreten sanatçılara, düşünürlere hatta sıradan insanlara mutlaka rastlarsınız. Salvador Dali’nin Belleğin Azmi adlı meşhur eriyen saatler tablosu, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın, / Ne de büsbütün dışında” dizeleri zaman mefhumu üzerine düşünen hemen herkesin aklına ilk sırada gelen örneklerdendir. Roma Dönemi’nden kalma bir Güneş saatinin üzerinde ise “Serius est quam cogitas. / Vakit, sandığından da geç.” yazar. Zaman mefhumu, insanoğlunun zihnini hep meşgul etmiş, meşgul etmeye de devam ediyor. Zamanın bendeki karşılığını bir küçürekle açıklayayım:
İnsan ile zaman; geçmişten, şimdiden ve gelecekten konuşuyordu. Bir ara, “Beni çok değiştirdin.” dedi insan. “Hayır.” dedi zaman, “Ben seni değiştirmedim. Ben sana sadece başkalarının seni nasıl görmek istediklerini öğrettim.”
İnsanoğlunun yaşamını düzenlemesi için icat ettiği subjektif bir kavrama kendini teslim etmesi, âdeta ona mecbur ve mahkûm bir ömür sürerek kendini zamana uydurması bana pek ironik geliyor.
“Zaman yaşamımızdaki pranga ve bu pranganın kilidi de insanoğlunun icadı olan saat.” Bu sözü çok sevdiğimi belirtmeliyim.
Bu söz, Doktor Gong’un “Saatleri Ayarlama Enstitüsü Notları” isimli defterinde yazıyor. Doktor Gong’un, insanı prangalı bir zaman mahkûmu olarak düşünmesine neden olan şey sanırım yaşam tarzımız. Öyle ya, yaşamımızı kolaylaştırmak için icat ettiğimiz onca teknolojik icat, yaşamımızı kolaylaştırmasına kolaylaştırdı ama bizi de hızı her geçen gün artan bir koşuşturmacanın içine çekti. İşlerimiz için ayırdığımız zamanın bir bölümü teknoloji sayesinde bize kalması gerekirken öyle olmadı. İnsanoğlunun miatlı yaşamı, miatlı daha çok işle doldu. Hemen hemen hepimiz ya zamanında bir şeyler yetiştirmeye ya da bir yere yetişmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman da prangamızın kilidine bakıp zamanın ne çabuk geçtiğinden ve yetmediğinden şikâyet ediyoruz.
3) Öykülerinizin kalbini, ana temasını oluşturan şeyler nelerdir?
Yaşama dair her şey öykülerimin nüvesini oluşturur. Bu; bir an, bir durum, bir resim, bir his, bir söz… olabilir. Bu nüveye bakış açım, ona yaklaşım tarzım ise öykülerimin ana temasına şekil veriyor.
4) Siz bir karakter yaratırken daha çok hayali bir karakter mi yoksa sizin de ruh hâlinizi yansıtan karakterleri mi tercih ediyorsunuz?
Öykülerimdeki karakterler, hikâyelerini yazmam için yaşamın içinden çıkıp kendileri gelir. Dolayısıyla ruh hâllerini de beraberlerinde getirirler. Ben yalnızca onların hikâyelerini yazarken empati yapmaya çalışarak onlar gibi hissetmeye çalışırım.
5) Okur kimliğinizin, yazar kimliğinize katkısını bir cümle ile ifade edebilir misiniz?
Paul Valery’nin tam da bu sorunuza cevap olabileceğini düşündüğüm bir sözü var. Size, o sözle cevap vereyim: “Aslanın bedeni yediğindendir.”
6) Hafızanızın derin ve geniş bahçesinde neler var? “Beni Burada Arama, Yokum” kitabından sonra yazmak istediğiniz bir edebî tür ya da deneyeceğiniz farklı teknikler var mı?
Birkaç yıl önce rolünü arayan bir adamı anlattığım öykümü her yönüyle zihnimde tamamlamıştım. İş, öyküyü yazıya dökmeye geldiğinde rolünü arayan adam birdenbire sahneden çekildi ve sırasını hikâyelerinin yazılmasını bekleyen diğer karakterlere bıraktı. Rolünü Arayan Adam, zihnimin bir köşesinde yazılacağı günü sabırla bekliyor mu, bilmiyorum. Çünkü Rolünü Arayan Adam, kendisinden sonraki bazı öykülere doğrudan tesir etti. Rolünü arayan adamın görevi belki de buydu, kim bilir? Bu nedenle hafızamın derin ve geniş bahçesinden nelerin, ne zaman, nasıl çıkacağını doğrusu ben de merak ediyorum. Beni Burada Arama, Yokum bir başlangıç kitabı. Beni öykü yazmaya devam etmem için isteklendiriyor. Şu sıralarda ise zihnimi küçüreklerin meşgul ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Orijinal fiyat: 235.00₺.176.25₺Şu andaki fiyat: 176.25₺.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.