Okunaksız adlı son kitabınız, Ayrıkotu yayınevinden yayınlandı. Kitabın alt başlığında Latince bir eser adı var. Bundan biraz söz eder misiniz? Codex Seraphinianus nedir?
Okunaksız’da, bu kez farklı bir şey denedim. Tek bir kitap üzerine bir dizi metinden oluşan bir inceleme olarak kaleme aldım Okunaksız’ı. Önceki Mekânsiklopedi ciltlerinde durum bu değildi. Çoğunlukla mekânlar veya mekânları konu edinen başka şeyler, eserler üzerine metinleri bir araya getirmiştim. Dizinin ilk kitabını 2016 yılında Kült yayınları, Yengeç Baladı başlığıyla yayınlamıştı. Mekânsiklopedi adına uygun bir şekilde, bu ilk cilt 500 sayfayı geçkin, elliden fazla denemeyi bir araya getiren ve yüzlerce fotoğraf içeren bir toplamdı. İkinci cilt Errata, geçtiğimiz yıl Simurg Art tarafından çok sınırlı sayıda basılıp hemen tükendi.
Mekânsiklopedi adını verdiğinize göre, sonraki ciltleri düşünerek mi yazıyorsunuz?
İlk cilt neredeyse tamamen, çeşitli mimarlık, sanat, düşünce dergilerinde yayınladığım yazıların bir derlemesiydi. Bunu yaparken büyük bir özgürlüğüm oldu Kült yayınları ile çalışırken. Zira kitaplarımı kendi istediğim gibi tasarlamama izin verildi. Sonraki, altı yıl sonra çıkabildi ki bu ikinci kitap daha az sayıda yazıdan oluşuyordu ve epeyi kapsamlı metinlerdi bunlar.
Sizden belli bir konuda yazmanızı istemek yerine sizi tema bakımından özgür mü bırakmışlardı o zaman?
Kastettiğim bu değildi. Kitabın yapımı, yani grafik tasarımı, sayfa düzeni bakımından tamamen özgürdüm. Bu ilk bakışta önemli bir özgürlük gibi görünmeyebilir. Ancak yayınevlerinin ezici çoğunluğunun hazır formatları ve grafik ekipleri vardır ve kitapların neye benzeyeceği önceden aşağı yukarı bellidir. Bu da beraberinde bir tektipleşmeyi getiriyor ister istemez. Aynı özgürlüğe şimdi Ayrıkotu’nda da sahibim; Aytaç bey Okunaksız’ın sayfa düzeni, hatta kapağı konusunda dahi bana sınırsız özgürlük tanıdı. Baştaki sorunuza dönecek olursam, Codex Seraphinianus, Serafini’nin Kitabı demek. 1949 doğumlu İtalyan mimar, ilüstratör, heykeltraş Luigi Serafini, genç yaşlarında, Roma’da bir çatı katında, 1970’lerin ortalarından sonlarına kadar, kesintisiz biçimde bir ansiklopedi yazıp resimliyor ve bu eser bildiğiniz gibi 1980’lerden itibaren kült mertebesine erişiyor…
Luigi Serafini, Codex Seraphinianus’u neden gizli bir dilde yazmış olabilir sizce? Okurlarının aklını karıştırıp gizem mi yaratmak istemiş?
Bence bundan çok daha öteye gidiyor, Codex Seraphinianus girişimi; zaten bu nedenle konuyu kitap ölçeğinde ele almaya karar verdim. Mesela Codex sanıldığının aksine şifreli değildir. Serafini tamamen kendi icadı olan “asemik” bir dilde bu kitabı kaleme almış. Asemik yazı, anlamı olmayan yazı demek. Dünyada özellikle 1990’lardan itibaren görülen, sanatla yazıyı birleştiren bir eğilim bu. Garip şekilde, bilgisayarların hayatımıza girmeye başlamasıyla da ilintili. Codex, hakkında çok konuşulan ve çokça tanıtımı yapılan bir eser. Fakat merak ettikçe, hakkında yazılanların şaşırtıcı biçimde az olduğunu gördüm. Bu kadar ünlü ve bu kadar gizemli bir eser hakkında bu kadar az yazılmış olmasını beklemiyordum doğrusu.
Kitap kendini yeterince anlattığı içindir belki de. Sizi Okunaksız’ı yazmaya iten kitabın hangi yönü oldu?
Codex Seraphinianus, ilk bakışta, klasik bir ansiklopediye benzer şekilde, doğa bilimlerinden insan bilimlerine uzanan bir bölümleme sergiliyor. Bolca çarpıcı, sürreel, absürt ilüstrasyon eşliğinde, tutarlı bir el yazısıyla yazılmış metinler, hatta grafikler var ki hiçbiri okunaklı veya anlamlı değil. İşte bu sebeple kitabın şifreli olduğu sanılmış. Yazarı bunu kesinkes yalanlamasına karşın, birçok gizem hikâyesi uydurulmaya devam ediyor. Kitabın resimlemesini Luigi Serafini yapmış ve bu kuruboya, renkli, curcunalı ve son derece sade ama akıl karıştırıcı muazzam ilüstrasyonlar internet üzerinde yaygın biçimde dolaşımda. Kitabın pdf’si de kolayca, ücretsiz indirilebiliyor. Ancak bu sadece buzdağının su üzerinde kalan kısmı. Hikâyenin derinine inmek istediğinizde, Codex’in bu konuda ne ilk ne de son kitap olduğunu görüyorsunuz. Öncelleri ve ardılları var. Mesela geç Rönesans çağa tarihlenen Voynich Elyazması da tıpkı Codex Seraphinianus gibi asemik, yani anlamsız bir yazıdan oluşuyor. Voynich Elyazması etrafında çok daha fazla sayıda ve çok daha ciddi hurafeler üretilmiştir zaman içinde. Kitapta buna da geniş yer ayırdım.
Okunaksız’ı, gizem meraklılarına hitap edecek biçimde mi yazdınız? Kurmaca mı, inceleme mi, deneme mi?
Esasında Codex’in temalarını, takıntılarını, tekrar eden unsurlarını, ilk bakışta görünmeyen kimi derinliklerini, kısacası hep göz önünde olduğu için gözden kaçan yanlarını okurun keşfetmesini sağlamayı hedefledim. Böylece, Codex’le tanışıklığı olmayan okur kitabı merak edebilir. Codex’i tanıyanlarsa, ona yeniden, bir de benim işaret ettiğim perspektiften bakmayı deneyerek, Codex’ten daha fazla haz alabilir. Bir yanıyla, sık dokulu bir bilgi boyutu içeriyor tabii kitabım, bu yanıyla incelemeci, akademik tarafı ağır basıyor. Öte yandan, Codex’le sınırlı kalmayıp Voynich Elyazmasına, Rozetta Taşı’na, Plinius’un Doğa Tarihi adlı iki bin yıllık muazzam ve renkli ansiklopedisine de uzanıyorum ki şifre tarihinin ve ansiklopediciliğin başlıca uğrakları bunlar; oldukça popüler tarih temaları. Bunların yanı sıra Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ına dair bir bölüm de var. Tasarım tarihinin oldukça ayrıksı örneklerine, H. F. Henderson’ın “Moleküler Tipografi” adlı ’patafizik ilmine geniş yer ayırıyorum ki bence Türkçede ilk kez gündeme gelecek; özellikle grafik tasarıma merakı olanların ilgisini çekeceğini düşündüğüm, işitilmedik derecede tuhaf ve yaratıcı bir teori bu. Alvar Gullichsen, Wim Delvoye gibi hem ciddi hem çılgın, patafizikçi tasarımcıların icatlarına birer pencere açmayı denedim kitapta. Bunlardan başka, Stanislaw Lem’in kült romanı Gelecekbilim Kongresi üzerine şaşırtıcı ve kapsamlı bir ek de var kitapta. Yani kitap hangi türe dahil edilebilir tam bilemiyorum, buna en iyisi okurlar karar versin.
Son olarak, kitabınızın adı neden Okunaksız?
Başta da söylediğim gibi, benim kitabım, yeryüzünde basılmış en tuhaf ve en meşhur kitaplardan biri hakkında. Nasıl oluyor da kimsenin okuyamadığı bir kitap, bunca sevilip kült mertebesine yükseliyor ve gizemini hâlâ koruyor? İşte bu okunaksızlık meselesi kitabımın başlıca felsefi tutamağı; görsellerinden ziyade yazısı benim esas odağımı oluşturuyor; böylece yazma uğraşı hakkında ve yazının ne olduğu hakkında bir kez daha düşünmemiz için bir pencere açabilmeyi umuyorum. Kitabımda bu konu etrafında her seferinde başka bir tarihsel, sanatsal, edebi boyutu ele almaya çalıştım. Bölümlerin arasında, çoğu ilk kez burada yayınlanan desenler, ilüstrasyonlar, mimari çizimler de var kitapta. Mekânsiklopedi’nin üçüncü cildini, Serafini’ye bir saygı duruşu olarak hayal ettim. Bununla beraber, hep eğlencelik gözüyle bakılmış bu kitabın, çok daha ciddi bir gözle inceleneceği günlerin yakın olduğunu da düşünüyorum tabii. Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye, yazıyla anlamı ve ifadeyi, temsili her zaman iç içe düşünmüş kültürlerden geliyoruz. Codex Seraphinianus işte bu temel varsayımımızı dinamitliyor.