Bana neler ilham veriyor?

Romancı olmak için ilham perisinin fısıldadıkları yetmez.

Duyduğum bir sözle, bir kokuyla, bir tatla birlikte ilham perisi sürekli kulağıma bir şeyler fısıldıyor ve zihnimde sürekli yeni hikâyeler şekilleniyor. Bir cümle, bir haber, birinin ilk bakışta önemsiz görünen ufacık bir mutluluğu aklımda bir romanın konusuna dönüşüveriyor.

Ancak yazma süreci, elinize kalemi alıp ya da bilgisayarın başına geçip tuşlara basmaya başlayıp dur durak bilmeden yazmak değil sadece. Yazabilmek için öncelikle bir ilham perinizin olması şart. Size hikayeler fısıldayan bir peri. Ancak bu perinin fısıldadıklarını roman haline getirebilmek için yazmaya başlamadan önce uzun bir planlama dönemi ve ardından bir araştırma süreci bekliyor sizi.

Planlama aşamasında, olay örgüsünü hazırlıyorsunuz, kurguluyorsunuz, karakterleri belirliyorsunuz, geliştiriyorsunuz. Karakterlerin geçireceği değişimi planlıyorsunuz. Karakterlerin ruh halleri romanın başında başka, sonunda başka. İyiye veya kötüye doğru bir değişimden geçiyorlar. Bunların nasıl olacağını, ne hızla olacağını belirliyorsunuz. Bakış açılarına karar veriyorsunuz. Çatışkıları planlıyorsunuz.

Bir yol haritası çiziyorsunuz. Romanın ilerleyeceği yolun haritasını. Romanın sınırlarını belirliyorsunuz. Durakları belirliyorsunuz. Bunun gibi, romanın yapısıyla ilgili birçok çalışmanız oluyor. Roman tekniklerinden yararlanarak yürüteceğiniz çalışmalar.

Bu aşamada henüz doludizgin yazmıyorsunuz, ama mutlaka pasajlar oluyor aklınıza hücum eden. Ancak, yazdıklarınız henüz nereye gideceğini bilmeyen, her dürtüyle coşan, heyecan dolu genç bir küheylanın amaçsız ve bilinçsiz, oradan oraya koşturması gibi. Zamanla biraz hedefini belirlemesi gerekiyor.

Kaynak için tıklayınız.