Bir süre önce, “tıkınmaya değer kitaplar” macerasını bitirdiğimde, size özellikle beğendiğim bazı kitaplardan bahsedeceğimi söylemiştim.

Yakın zamanda Christine Daffe’nin Ayrıkotu Kitap tarafından yayınlanan Gamlar adlı kitabını okudum.

Bir sabah Faustine Favreau, Montréal Üniversitesi Müzik Fakültesi’nde çağdaş klasik müziği teşvik eden bir dernek için çalışmaya başlarken, 31 yaşındaki kemancı ve müzik öğretmeni Jean St-Arnaud’nun fakültenin otoparkında bir cinayet girişimine kurban gittiğini öğrenir. Üzülen Faustine, hasta olduğunu iddia ederek işten ayrılmaya karar verir. Paylaşmak istemez ama okuyucu onun iç dünyasından St-Arnaud’yu tanıdığını anlayabilir.

Böylece sahne kurulur ve meraklı okuyucu iki karakter arasındaki ilişkinin gizemlerini öğrenmeye başlar. Öte yandan profesörü cinayeti çevreleyen gizemi çözmeye çalışır. Daha ilk sayfadan, tıpkı karakterler gibi bizim için de birkaç sürpriz saklayan bu hikâyeye bağlanıyoruz.

Christine Daffe’nin yazarlığı bir zevk! Hikâyenin müziğini sağlayan klasik müzik kadar hassas. Hikâyeye, sizi sonuna kadar sürükleyen rafine bir atmosfer katıyor. Karakterlerin hayatlarının konserlerin ortasında geçtiği izlenimine kapılıyorsunuz, müziğin varlığı gibi.

İlginç bir şekilde, müziğin her yerde olması, Faustine’in göstermemeye dikkat etse de çalkantı içinde olan içsel durumuyla çelişiyor. Faustine’in soğukkanlılığını korumak için neredeyse ölçülemez bir çaba gösterdiğini, çalkantılarından hiçbir şeyi ifşa etmemek için vurdumduymaz bir tavır takındığını hissediyoruz.

Ana olay örgüsünün altında Faustine ile annesi arasındaki karmaşık ilişki, anksiyete bozukluğu ve metnin bu aşamasında ayrıntılarına girmeyeceğim ancak çok fazla şey bilmek istemeyenlere yazıyı burada okumayı bırakma şansı vermek için bir sonraki pasajda değineceğim diğer sürprizler yatıyor.

Bu romanın beni her açıdan büyüleyen bir roman olduğunu söyleyerek bitireceğim.

Olay örgüsünün bir unsurunu açıkladığım noktada…

Bunu atlayamazdım, çünkü size bu romandan bahsetmek istememin nedenlerinden biri de buydu. Bir noktada, Faustine’in henüz 14 yaşındayken kendisinden yaşça büyük bir adamla ilişki yaşadığını öğreniyoruz.

Quebec’te cinsel rıza yaşı 16’dır. Ancak, bir genç bu yaşa gelmemiş olsa ve bu nedenle yasal olarak cinsel ilişkiye rıza gösteremese bile, bu ilişkilerle ilgili herhangi bir travma yaşamayabilir; bu ilişkilerden belirli bir miktar zevk alabilir, ilişkide bulunduğu yetişkine karşı duygular geliştirebilir ve bu eşleşmenin dışındaki insanların neden ilgili yetişkinin eylemlerini anlamadıklarını veya düpedüz öfkelendiklerini anlamayabilir.

Çocuklar, gençler ve yetişkinler bazen cinsel saldırı sırasında zevk hissedebilirler. Aktiviteye rıza göstermiş olsunlar ya da olmasınlar. Bu her zaman kontrol edemeyeceğimiz fizyolojik bir tepkidir.

İstismarcılarıyla olan ilişkilerinde kendilerini önemli, değerli ve hatta tatmin olmuş hisseden gençler de vardır. Diğerleri âşık olur. Bu konu hakkında pek konuşmayız. Gözünü bir çocuğa ya da ergene diken bir cinsel saldırganın bir baştan çıkarma operasyonu yürüttüğü açıktır. Bunu yapmak için, kurbanına belki de hiç sahip olmadığı ya da her zaman istediği düzeyde bir ilgi gösterir. Bunlar hakkında nadiren konuşulan karmaşık olgulardır ve Christine Daffe’nin bunları ele almayı seçmiş olması romanın ilgi çekici noktalarından biridir.

Faustine’in ve bu durumdaki diğer gençlerin durumunu daha iyi anlamak için ergenlik dönemimizi düşünmemiz ve bir yetişkine âşık olduğumuzu hatırlamamız yeterlidir. Bu bir saldırı gibi hissedilir miydi? Elbette cinsel ilişkinin hem 14 yaşındaki genç hem de yetişkin tarafından arzulandığı, şiddetsiz ve belli bir saygı çerçevesinde gerçekleştiği bir durumdan bahsediyoruz, zira gencin cinsel ilişkiye girmenin ne anlama geldiğini tam olarak kavrayabilecek durumda olmadığını dikkate almamanın gelişim aşamasına saygı göstermemek anlamına gelip gelmediğini merak edebiliriz. Düşünmek için bir fırsat…

Her saldırının farklı olduğunu ve bunu yaşayan her kişinin bunu farklı yaşadığını belirtmek isterim. Doğru ya da yanlış tepkiler yoktur. Her kişi belirli bir zamanda bunu yapabilme becerisine, içinde yaşadığı bağlama, çevresindekilerin tepkisine ve diğer birçok faktöre göre tepki verir. Bu nedenle kişiyi ya da tepkisini yargılamamak önemlidir.

Yazan: Yannick Ollassa

Çeviren: Şükran Timur

 

Yazıya buradan ulaşabilirsiniz.