Fısıltılar

161.25

Oya Akçizmeci üçüncü romanında yine okurlarını tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. 1900’lü yılların İstanbul’unda kâh son padişahın hareminde kâh Birinci Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği muharebe meydanlarında okuyucularını dolaştırıyor. Bir kadın kahramanın gözünden var olmayı, geçmişle yüzleşmeyi ve güçlenerek hayata devam edebilmeyi sorguluyor.

Yazar Hakkında

1960 yılında Adana’da doğdu. Çocukluğu ve gençliği İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde geçti. Beşiktaş Kız Lisesi ve Gazi Üniversitesi’nden mezun oldu. Yaşantısının büyük bölümünde Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Orta Dereceli Okullarda öğretmenlik yaptı. Öğretmenlik yıllarından itibaren edebiyata büyük ilgi duydu.

“…Hastanedeyim. Mavi sandığımın son parçasını tamamlamaya ömrüm yetsin inşallah.

Fısıldandığında uçar gider hikâyeler ama yazıldığında ölmez gibi geliyor bana. Onlar kaybolursa ben de kaybolurum. Gereğinden fazla yaşadım. Yine de bu ölümsüzlük arzusu nedir? Bir kez daha adımın bu dünyada geçmesine duyduğum arzu.

Yazıyorum. Sen beni bul diye yazıyorum. Fısıltılarıma kulak ver! Yok olmama izin verme!”

Genç bir Fransızca öğretmeni olan Özge hayatını yeni baştan düzenlemeye çalışırken onu bekleyen sürpriz hikâyeyle birlikte Buğlem Hanım’ın izini sürmeye başlar. Bu yolculuk kendi iç karmaşasını çözmesine yardım ederken hiç tahmin etmediği aile sırlarını ortaya dökecektir.

Yazar Oya Akçizmeci üçüncü romanında yine okurlarını kâh 1900’lü yılların İstanbul’unda kâh son padişahın hareminde ya da Birinci Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği muharebe meydanlarında dolaştırıyor, bir kadın kahramanın gözünden var olmayı, geçmişle yüzleşmeyi ve güçlenerek hayata devam edebilmeyi sorguluyor.

 Sayfa Sayısı: 360

Ebat: 12,5×19,5 cm

Ağırlık: 280 gr.

ISBN: 978-625-8309-20-1

Basım Yılı: 2022

Değerlendirmeler

Henüz değerlendirme yapılmadı.

“Fısıltılar” için yorum yapan ilk kişi siz olun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

“Ümit Penceresi”, “Saçlarımdaki Rüzgâr”dan sonra üçüncü kitabınız “Fısıltılar” yayımlandı. Bunun heyecanı farklı mı?

“Fısıltılar”…Bu romanımı diğerlerinden ayırmak zor. Ancak biraz daha heyecanlıyım. Bu romanın aslında farkı, beni çok etkileyen bir kadının yaşantısı olması. Onu günümüze taşıyıp tekrar yaşatmak beni gerçekten heyecanlandırdı. Umarım unutuluşla bezenmiş bir hayat okurlarımın sayesinde yeniden yaşar…

Fısıltılar’da hikâyemiz neyi anlatıyor?

“Fısıltılar”… 1848’ de doğan, babası Abdülaziz’ in başmabeyincisi olan bir paşa kızıdır. Vaniköy’de bir yalıda başlayan hayatının ancak kısa bir bölümü huzurla geçmiş Buğlem Hanım’ın daha sonra yaşadığı acılı dönemini anlattım. Anlatımda onun yalısına 1960’lı yıllarda taşınan Özge, yalının deposunda bir sandık bulur ve sandıktaki her bir parçayı çıkardıkça Buğlem fısıltılarla onu yaşatmasını ister. Sonunda Özge onun hayatını çözer, gelişen sürprizli yaşam son derece etkileyici….

Romancı kimliğiniz, kişileri ve olayları gözlemleyişiniz; yeni başlayanlara neler önerirsiniz?

En başta çok okumak, olayları ve çevrelerini dikkatli gözlemlemek, detaylara dikkat etmek, araştırmak, bolca yazma denemeleri yapmak gerekiyor. Roman yazmak uzun süreli bir uğraş. Bazen bir cümle yazmak için bir hafta araştırıp inceleme yapmanız gerekiyor. Bir romanı yazmak çok keyifli, kitabınız basılıp elinize aldığınızda çocuğunuz gibi hissediyorsunuz. Bu büyük mutluluk.

Karakterlerinizde, insanın toplumsal alanda kendini, kimliğini, duygularını yeniden inşa ederken girdiği mücadelenin; kendi iç hesaplaşmaları, çıkmazları, sorgulamaları üzerinden gerçekleştiğini görüyoruz. Romanlarınızdaki bu karakterler nasıl bir öz yıkımdan sonra kendi inşa sürecine başlıyor?

Öz yıkımlarını tekrar inşa etmelerinde, karakterlerin kişilikleri, yetiştirilme süreçleri, olaylara akıllı, ayakları yere basarak yaklaşmaları, olaylar karşısında mücadeleci güçlerini hiç kaybetmemeleri en başta gelen kriterler.

Sizi yazınsal anlamda besleyen şeyler neler?

Beni etkileyen hayatlar oldu hep. Kahramanlarıma hayranlığım beni besledi. Onlardan yeri geldi dersler çıkardım. Onları yazıya dökmek çok heyecanlı geldi bana. Onların hayatlarını yazarken, hüzünleriyle farkında olmadan gözlerim doldu, mutluluklarında gülümsedim. Yazma sürecinde onlarla yaşadım. Kendimi onların yerine koydum. Kahramanlarım aklımdaydı hep. Bu çok farklı ve son derece güzel bir duygu.

Söyleşi için çok teşekkürler…

Sevgiler…

Bunları da sevebilirsin