“Uzaktan Sevmeler Ustası” Üzerine
Kelimelerle, sözcüklerle aranız her zaman iyi mi olmuştu? Sizi şiir yazmaya iten, sizi şiir dünyasının o girift âlemine çeken neydi?
Okul yıllarında, kelimelerdense sayılarla aram daha iyiydi. Hatta edebiyat dersinde, notumu yükseltmek için aruz vezniyle yazılmış, divan şiirlerini ezberlerdim. Bazen de türkü söylerdim. Şimdi fark ediyorum da kalıpların dışına çıkan bir öğretmene sahipmişiz. Ders yapmadığımızı sanırken çok şey öğrenmişiz meğer.
Yazılı iletişimim, sözlü iletişimimden daha iyi olmuştur her zaman. Yazarken kendimi daha iyi ifade edebiliyorum sanırım. Üstelik, silip düzeltebilme şansım da oluyor.
Kültürel değerlerimizden olan Âşıklık geleneği içinde büyüyen biri olarak, hayatımın her döneminde sazla, sözle iç içeydim. Çocukken, arkadaşlarımla mâni yarıştırıp, doğaçlama türküler üretmeye çalıştığımızı hatırlıyorum. Belki de o yüzden, düz yazılarda bile devrik cümleler kuruyorum.
Şiir benim için, yaşadıklarım ve en çok da yaşayamadıklarımdan kaynaklı duygularımın, dışa vurumu. Yüreğimden coşup taşan lavların patlaması, bir başkaldırı, bir ezgi, rahatlatan bir ninni, acımı dindiren bir ağıt, bazen bir çiçek, bazen yalnızlık, bazen de aşk için yazılan…
Okuduğunuz ilk şiir neydi ve sizin üzerinizde o şiirin nasıl bir etkisi olmuştu?
Küçükken okuduğum, 23 Nisan ve Cumhuriyet şiirlerini saymazsam, ilk aklıma gelen şiir, toplumun sorunlarına değinirken, aşkını da rahatlıkla dile getiren ve her ikisini ustalıkla harmanlayan, sevdiğim şair, Nazım Hikmet’in “Kız Çocuğu” şiiridir, diyebilirim. Hiroşima’da ölen o küçük kızın acısını içimde hissetmiş ve çok üzülmüştüm.
Bugün hâlâ, her okuduğumda gözlerim yaşarır, boğazım düğümlenir. “Çocuklar öldürülmesin/Şeker de yiyebilsinler.” Çağrısına, yavaş yavaş ısıtılan kazandaki kurbağa gibi öleceğimizden habersiz, rehavete kapılıp uyuyan, 80’lerin sindirilmiş, suskun gençlerinden biri olarak, kendi adıma, yeterince cevap veremediğim için suçluluk ve üzüntü duymaktayım.
Şiirde kelime seçimi gerekir mi? Yoksa o anki ruh haliyle, ilham geldiği zaman, hiç düşünmeden, hangi kelime gelirse gelsin onları şiire yansıtmalı mı?
Herkesin tarzı, farklı olabilir. Ben, o anki ruh halime göre, önce, içimden kopanları kâğıda dökerim. Sonra, kelimeler ahenk içerisinde mi, uyumlu mu, bir tınısı var mı diye, mümkünse sesli okurum. Uyumu yakalayana kadar kelimelerle oynar, gerekirse yerlerini değiştirim.
İlham geldiğinde, hiç düşünmeden tek seferde yazdığım şiirlerim de var (Yüreğine Dokunmak) bir durum ya da duygu için yazdığım, zorlama şiirlerim de…
Uzaktan Sevmeler Ustası kitap adı çok anlamlı ve sembolik bir çağrışımı var. Uzaktan sevmenin sizce bir büyüsü var mı?
Teşekkür ederim, gerçekten de uzaktan sevmenin bir büyüsü olabilir. Hasretin verdiği boşluğu, umutla besler. Tarçınlı akide şekeri gibidir, acımsı bir tat bırakır. Özgürdür, yakıştırdığı gibi, dilediğince sever. Kalbi olgunlaştırır ve seni sana anlatır. Fakat dikkat etmek gerekir, ölçüsü kaçarsa seçilmiş yalnızlığa itebilir.
Sevdiğiniz şairleri bir şiirle ya da bir imgeyle ifade etseniz bunlar neler olurdu?
Her biri için, özel ses rengi ile zengin anlatım gücü olan bir keman diyebilirim.
Âşıklar Selamı
Seni düşünmek güzel şey ümitli şey.
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı
Dinlemek gibi bir şey. (Nazım. Hikmet)
Körsem, senden gayrısına yoksam
Bozuksam, can benim, düş benim. (Ahmed Arif)
Ben ki her nisan bir yaş daha genç
Her bahar biraz daha aşığım. (Orhan Veli)
Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık,
Sevilmeyi beklerken, beklemeyi sevmişiz. (Cemal Süreya)
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor. (Özdemir Asaf)
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım. (Turgut Uyar)
Elimden gelen bu, ben iki kişiyim
Birisi seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor. (Attila İlhan)
Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde. (Can Yücel)
Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa… (Aşık Veysel)
Şiir anlaşılmak için mi yazılır yoksa anlaşılmamak da şiirin doğallığını mı temsil eder? Uzaktan Sevmeler Ustası’nı yazarken anlaşılmayı düşündünüz mü?
Bence şiir, az kelimeyle çok şeyi, kimi zaman olduğu gibi, kimi zaman sözcüklere değişik anlamlar yükleyerek, süslü bir şekilde, nahifçe anlatmak için yazılır. Ve tabi ki anlaşılmak ister. Bazen anlatmak istediklerini, görünenin altına gizler. Herkes, kendi payına düşeni, bulup alsın diye. Bazen sevgiliye uzatılmış bir gül olur, bazen de yüreği delen bir ok…
Uzaktan Sevmeler Ustası’nda, anlaşılıp anlaşılmamayı düşündüğümü söyleyemem. Sadece belli bir zaman aralığında, yaşadıklarım ve yaşayamadıklarımdan kaynaklı, yüreğimden kopup gelen duygu ve düşüncelerimin, şiirle bezenmiş hallerini paylaşmak istedim. Bir kişinin bile yüreğine dokunabilirsem ne mutlu bana…
“Ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım,” diyen şair gibi, hayatlarımızdan geçip giden insanların bizlere nasıl bir katkısı var? Sizin hayatınızın bir noktasına misafir olup yazma sürecinize ister istemez katkı sağlayan biri ya da birileri oldu mu?
Elbette, bir şekilde hayatımıza girmiş herkesin, bugünkü bizi oluşturmasında büyük payı vardır. Bize acılar çektiren, hayatımızı zorlaştıran herhangi biri bile, belki de gitmemiz gereken yola itekliyordur bizi.
Yaşadığım zorluklardan sonra, dönüp teşekkür ettiğim çok kişi oldu hayatımda. Onlar çekilmez kılmasalardı alanımı, daha güzele, daha iyiye giden yolu bulamayacaktım belki de. Aynı şekilde, acısıyla, tatlısıyla, kendime doğru yolculuğuma ve yazma sürecime katkı sağlayan, güzel insanlar da oldu hayatımda. Kitabımda izlerine rastlayabilirsiniz.
Şairin dediği gibi “Ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım.” Bazen ağırlama merasimim oldukça uzun sürüyor. Anılarımı, uğurlama zamanı gelmiştir belki de…
Esme Sarıtaş
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.